Merhaba Ben Gülşen ERAY,
4 Eylül 2019. 40 yaşıma bir ay kala herhangi bir şikayetim olmaksızın kendime bir check-up paketi alıp içerisine bir 40 yaş mamografisi eklettim. O gün hastaneye gittim ve tahlillerimi yaptırmaya başladım. Sıra meme polikliniğine geldi ve güle oynaya normal bir şekilde aklımda çocuklarımla ilgili o akşama dair planlar yapıyordum. Oysa hayat, John Lennon’un dediği gibi “siz planlar yaparken başınıza gelenlermiş”. Makineye girdim, dijital makine çekim yaptı, çekim bittiğinde odaya hemşire girdi Doktor Bey sizi görmek istiyor dedi. Doktor Bey’in odasına eşimle birlikte girdik, Doktorumuz bize çok hoşlanmadığı bir kitle tespit ettiğini ve bunun ancak biyopsi sonucuna göre yorumlanabileceğini ifade etti. Ne zamana biyopsi yaptırabiliriz diye sorduğumda hemen yarın gel yapalım denildi. Açıkçası biyopsinin gerekli olup olmadığı konusunda tereddüte düştüm, aklıma hiç kanser ihtimali gelmedi. Ama içime hiç şüphe düşmedi desem yalan olur. Hemen süreci hızlı bir biçimde değerlendirdik ve biyopsiye girdim, heyecanla sonuç çıkma gününü bekledim ama o şüphe gün be gün içimi kemirmeye başlamıştı ya kansersem diye. Bir tarafım da yok yahu olmaz öyle bir şey diyordu.
3-4 gün sonra sonuç çıkmıştı, biz büyük bir umutla Doktor Bey’in odasına girdik, lütfen oturun dedi ve devam etti. Sol göğsümde kesin teşhis ile kanser tümörü tespit edildiğini söyledi. O anı hatırlıyorum ilk söylediğim cümle benim iki küçük kızım var onlar ne olacak dedim ve saçlarımı tuttum saçlarım dökülecek mi diye sordum. Kanser için tek bildiğim ölümcül olması ve saçların dökülmesiydi. Çok nazik ve sakin bir doktor ile karşı karşıyaydım, O, süreci anlatmaya başladı ben ağlamaya başladım. Masal anlatır gibi beni nelerin beklediğini anlatıyordu ki ben O’nda kalıp O’nu dinlemekte zorlanıyordum. Tüm beden, beyin sistemim kilitlenmişti. Yoğun bir stres ve korku alevi içinde yandığımı hissediyordum. O arada sağ göğüste de tutulum izlediğini biyopsinin çok zor ve meşakkatli olacağını anlatırken eyvah tüm vücudumu sarmış diye düşündüm sonrasını hatırlamıyorum.
Ertesi gün türünü belirlemek için bu biyopsiye boyama işlemi yapılacaktı. Yapıldı, sonucu geldi maling yani agresif bir kanser tümörüydü. Sürecin nasıl ilerleyeceğini konuşmaya başladık, ısrarlarımız sonucu Hoca’mızın bize önerdiği bir ekibe ulaştık. Biz de araştırmalarımız sonucu elimizde tahlillerle başka iki doktorla da görüşmeler yaptık. Hangi kapıyı çaldıysak teşhis doğru denildi. Her iki doktor da teşhisi koyan Radyoloğumuz Profesör Doktor Mustafa Erkin ARIBAL için O teşhis ettiyse %100 doğrudur dedi. Şu andan bakınca ne kadar şanslı olduğumuzu gösteriyor. Ben henüz ikna olmasam da/olmak istemesem de yolculuğum başlamıştı. Ve bir karara aşamasına geldim ve çok güvendiğim Erkin Hoca’nın önerdiği ekiple devam etmeye karar verdim. Meme kanseri konusunda Türkiye’nin sayılı isimlerinden biri olan Cihan URAS, Erdem Güven ve ekibi ile kanser yolculuğum böylece başladı.
23.09.2019 tarihinde büyük bir mastektomi ameliyatına girdim. 6,5 saat süren ve her iki memenin de alınmasıyla sonuçlanan operasyonla eş anlı olarak protez takılması işlemi de yapıldı. Şimdi anlıyorum ki bu süreç içinde başıma gelen şeylerin en kolay tarafı ameliyatmış, uyudum uyandım ve merhaba yeni hayat. Bedenime 4 adet diren torbası yerleştirilmiş ve bir sonda ile ne olduğunu algılamakta zorluk çekiyorum. Her yerim hortum dolu. Ameliyat başarılı geçmişti doktorum bilgi vermeye geldiğinde bu hortumların 15-20 gün bedenimde takılı kalacağını ve nasıl bakım yapılacağını anlattılar. Tamam dedim yaşıyorum çok şükür çocuklarımın başındayım. Her sabah için fizik tedavi hareketleri verildi çünkü sadece yatıyordum. Sıfıra yakın hareket, kalkmak istesem bile biri kaldırmalı tuvalet için biri destek olmalı kollarımı kullanamıyorum yemek mi? O da destekle.
Büyük bir azimle her sabah tüm hareketleri yapmaya çalıştım ve yaptıkça daha iyi olmaya başladı. Direnlerimin çıkış zamanı geldi, çok mutluydum bedenimde tüm hortumlar gidiyor oleyy diye bakıyordum çünkü hiç alışamamıştım onlara. Biraz sancılı oldu ama çok şükür kurtulmuştum.
9 Ekim’de sol köprücük kemiğimin altına kemoterapi ilacı alınması için port diye bir kateter takıldı.1 gece hastanede kalınması gereken bir operasyondu bu ve kemoterapi/akıllı ilaç süreci tamamen bu port kateter aracılığıyla gerçekleştirildi. O gün sağ göğsümün patolojisi de maling yani kanser gelince doktor koltuk altı lenflere de bakmak istedi. 30-40 dakika süren Port takılması işlemi sonrasında gözümü açtığımda koltuk altı lenf örneği alınmış ve bedenime yeni bir misafir port kateter takılmıştı.
Derken 30 Ekim 2019’da Türkiye’nin bu alanda en iyi onkologlarından biri olan Gül BAŞARAN gözetiminde ilk kemoterapi ilacını bedenime aldım. Önce yoğun bir baş dönmesi ve mide bulantısı başladı peşinden halsizlik derken bedenim farklı bir acıyı deneyimliyordu. Bu acının bir tarifi yok benim için. İnsan bedeni ve beynine aykırı bir ilaç kemoterapi ilaçları. Bu yoğunlukta bir acı ile baş başa kalmışken bedenimde aniden süzülen bir ışık ile ferahlık fark ettim ve takip etmeye başladım bu ışığı, ferahlığı. Bu bir mucize yarattı bende ve NEFESİN devrimi başladı bedenimde ve ruhumda. Her dibe vuruşumda o tuttu ve beni dipsiz kuyulardan çıkardı. Ve araştırmaya başladım nefesle ilgili her şeyi. Eğitimler ve koçluk sürecim böyle bir yolculukla doğdu. Böylesi zorlu bir yolculukta bana ışık ve rehber oldu nefesim. Nefes can oldu. Duygusal, mental, ruhsal ve fiziksel etkileri inanılmaz olumlu oldu kanser yolculuğumda. Saçlarımın dökülmesi anı, her bir telin kendini azad etmek için var gücüyle zonklaması. Bu da acıların farklı bir deneyimiydi. Ama artık sadece gelip geçiyordu hepsi hiç birine tutunmuyordum nefes sayesinde. Korku, kaygı, stres hepsini azad etmiştim bedenimden. Benim için bu süreç değişim ve dönüşüm süreciydi. Kararlıydım sonuna kadar gitmeye değişmeye.
Eylül 2020’de tedavi yolculuğuna çıktığım ekiple alınan karar doğrultusunda olası riskleri bertaraf etmek için Engin ORAL tarafından rahim ve yumurtalıklarım da alındı. Diğer ameliyatlarımdan farklı olarak nefesim, ameliyatımın başlangıcından sonuna kadar bana şifa oldu ve bu zorlu süreci en az stresle atlatmama rehberlik yaptı. Sonrasında erken bir yaşta karşılaştığım menopoz sürecimi de nötr bir alandan, olanın kabulünü sağladı ki bu süreci dengede ve huzurlu yönetebildim.
Bütün yaşadıklarımdan aldığım en önemli ders, alt üst olan bir hayatın aslında kendi kabuğumuzdan çıkıp cesaret adımını atmak için bize sunulan bir fırsat olduğuydu. Elbette görmesini bilene. Paulo Coelho’nun dediği gibi “Ok, ancak geri çekilerek atılır. Hayat sizi zorluklarla geri çekiyorsa, sizi daha büyük bir şeye fırlatacağı içindir. Nişan almaya devam edin.” Denemeye değerdi ben de nişan aldım ve o cesaret adımını attım kendi adıma.
HAYDİ, SIRA SENDE, KANSER SON DEĞİL, NEFESLE YENİ YAŞAMA ATILAN İLK ADIM.